Merhaba,
bir soru sormak istedim:
Maharaj''Mutlaklar tartışılmamalı deneyimlenmelidir.’’derken,bu deneyimler hakkında;gerçek ya da yanılgı gibi bir ayrım yapılabilir mi?yapılabiliyorsa şayet yaşadığımız deneyimlerin gerçek mi ya da yanılgı mı olduğunu nasıl anlarız.
Mesela bir kişi TANRI’NIN MEVCUDİYETİNİ deneyimlediğini söylese ve o sadece’’TANRI VARDIR.’’diyebilse başka bir şey söyleyemese onun bu deneyimi bir yanılgı mıdır?
Ya da Kursun Derslerini uygularken öğrenci ;kelimelerin ötesindeki anlamlarını çok kısa da olsa deneyimlese, bu deneyimi yanılgı mıdır?yanılgı değilse nedir?
TANRI’NIN bu dünyadan haberi yoksa,rüya görüyorsak bu deneyimler ne şekilde açıklanır.
Sevgili Yüksel,
sualine kendim yanıt vermek yerine Mucizeler Kursu'ndan bir bölümü çevirmem gerek ama şu an vaktim az. Şu kadarını söyleyeyim:
Kursun Öğretmenler için El Kitabı'nda bölüm 25'de doğaüstü güçlere yönelik bir açıklama var. Orada kısaca, doğaüstü güçler olarak tanımlanan yeteneklerin zihnimizin doğal yeteneği olduğunu ve zihin açıldığında onların da ortaya çıkmasının doğal olduğunu anlatır. Bu yetenekleri KUTSAL RUH'UN yönetimine teslim etmenin yanı sıra spiritüel egonun hükmü altında da değerlendirebilir öğrenci. Çoğumuz egonun tuzağına düşer ve kendimizi özel, seçilmiş, uyanmış, aydınlanmış olarak algılar veya Tanrıyla konuştuğumuzu ya da onu gördüğümüzü iddia ederiz. Oysa TANRI'NIN MEVCUDİYETİ demek, kendini bilmek demektir.
Ben ve TANRI diye bir yorum egonun zihninden çıkar. Bu durum bir yanılgı olduğundan öğrenci yaptığı her deneyimi yanlış değerlendirir ve onları yolunda birer mihenk taşı olarak görmektense hedef olarak belirler. Bu da öğrencinin çıkmaza girmesi demektir.
Bu anlamda her deneyim bizlere faydalı şeyler verme potansiyalini kesinlikle içinde taşır ama her deneyimi doğru kullanırız diye bir kural yok. Dediğim gibi, çoğumuz deneyimleri yanlış değerlendirir ve onlara hak etmedikleri anlamları yükler ve böylece KUTSAL RUH'A teslim etmekten kaçarız. Hemen hemen hepimiz bunu bilinçsiz yapar.
Bu durumda ne yapmak gerekir diye sorarsan; hiç bir şey. Her ne olursa olsun deneyimde, olanı kendin yorumlama. Sadece bekle ve izle. Hani örnek olarak bir bilge bize şu nasihatı verir ya:
"Bir ağaç gördüğünde ne yorumla, ne isim ne de nitelik ver. Sadece bak" der, aynen o şekilde deneyimi izle. Bu aslında o kadar basit ki, muhtemelen basitliği yüzünden çoğumuz uygulamayız. Kendimden örnek vermek gerekirse, ben yıllarca deneyimlerim hakkında pek konuşamadım. Nasıl anlatacağımı bilemedim ve cevap aramadım da açıkçası. KUTSAL RUH dedim ve sustum. Zaman içinde o kadar çok yardımcılarla karşılaştım ki, deneyim kendiğilinden hem anlam kazandı hem de insani aklımla kavramaya başladım. Bu yardımcıların hemen hemen hepsi kitaplardı. Bu nedenle kitaplara önem veririm. Doğruyu anlatan kitaplara.
Maddesel dünyada görünen maddenin içine doğru yol aldığımızda madde yok olur titreşim öne çıkar. Sonra titreşim yok olur enerji öne çıkar. Ardından her şeyin sadece birer bilgi alanı olduğunu öne sürer bilim insanları. Bilinç düzeyleri bilgi alanlarıyla bağlı. Her alanın kendine göre emanasyonları var. Yani şekillenmeleri. Maddesel boyuttan enerji boyutuna geçtiğimizde -
buna bazıları astral boyut der - o boyutun şekillenmeleriyle (maddesel ve enformasyonel) rezonans içine gireriz. Neysek onu çekeriz. İyiye, yani sevgiye yönelik her düşünce sevgiyi ve iyiyi çeker; sevgi olmayan ise sevginin eksikliğini çeker. Bu anlamda kötü sadece
iyinin ya da sevginin eksikliğidir. Kişi karşılaştığı her deneyimi kendi bilinç düzeyinde yaşar ve iyi veya iyinin eksik olduğu emanasyonları çeker. İyinin eksikliği ama yanılgılı yorumlara yol açar. İçimizde en ufak bir korku, bir garez, bir kin, bir kibir, kısaca herhengi bir yanılgı düşüncesi varsa, astral boyutun o tür şekillenmelerini çekeriz.
Mucizeler Kursu der ki; tek bir illüzyonu dahi geri tutarsan tümünü tutmuş olursun. Tersi, "
biraz hamile olmak" gibidir. Ya hamileyiz ya da değiliz, değil mi?
Bazen öğrenci kısa bir süre için TANRI ile birleşmeyi deneyimleyebilir. Dünyada bu ender ve çok kısa süren bir deneyimdir genelde. Yani, bu durum da geçicidir ve bizler tekrar sınırımız olan bedenin içinde rüyada devam ederiz yolumuza. Böyle bir deneyim yaşayanlar çoğunlukla öğretmenlerin öğretmenleri olurlar ve uyanışa hizmet ederler. Zaten bilincin o aşamasında dünyevi beklentiler, hedefler ve kişisel çıkar hesapları bitmiş olur, ego en azan indirgenerek bedeni doğasına uygun şekilde ayakta tutar. Görev için gerektiği kadar.
Umarım biraz açabildim bu konuyu.
