Günümüz ruhsal akımlarında yer alan herkes aydınlanmadan bahsediyor hatta aydınlanma teknikleri ve yolları öğretiyor, ancak gerçek şu ki, pek azı aydınlanma fenomenini bizzat deneyimledi. Çoğu “usta” sıfatlılar papağan bilgelik taslamakta.
Deneyimleyenler ise sürekli o “aydınlık” zirvede kalamadı. Mucizeler Kursu’nda bahsi geçen birlik ya da aydınlanma deneyimi her zaman ve genelde tam bir kurtuluşa yol açmaz. Zihin bazen bir anlık bazen birkaç gün bazen birkaç hafta boyunca aydınlanmanın yol açtığı vecit halinde kalabilir fakat ardından tekrar “normale” düşer. Egonun içsel eğilimleri o deneyimi tekrar örter. Fakat deneyimin yol açtığı tanımlanamaz “yükseliş” ve “ışığı görme” bir daha asla unutulmaz. Hafızamızda, hatta hücrelerimizde canlı bir tanık olarak yaşantımızın devam eden sürecinde hep kalır. Onu inkâr etmek mümkün değildir ama onu görmemezlikten gelmek oldukça sık rastlanan bir durumdur. Egonun henüz tamamen yok olmamasıyla beraber kişilik yapımız “ruhsallaşır” ve kendimizi “özel”, “önemli”, “seçilmiş” ya da “usta” olarak görmeye başlarız. Bu, berbat bir ego tuzağıdır ve bu duruma düşeni farklı bir megaloman deliliğin cehennemine gömer.
Aydınlanma veya birlik deneyimine “yükselen” zihin hakikatin yol açtığı vecit halinden tekrar “düştükten” sonra muazzam bir şekilde zihninin temizliği için uğraşmalıdır. Aydınlanma deneyimi çoğumuz için yolun sonu değil, esaslı bir arınma yolunun başıdır. Aydınlanma deneyiminden sonra “ruhsal kibre” kapılmaktan ziyade derin bir tevazuya gömülmeliyiz ki, egonun spiritüelleşme oyununa yenilmeyelim. Günümüzde birçok “ruhsal öğretmen” bu ego oyununa yenilmiş bir vaziyette takipçilerine ve hayranlarına dersler veriyor, kitaplar yazıyor, seminerler sunuyor. Çoğu ün ve şan peşinde, daha da çoğu para peşinde koşuyor. Bunu görmemek egonun içinde esir olduğumuzun kanıtıdır ki, spiritüelleşmiş egolar para kazanmayı dahi ruhsallaştırmayı başarıyorlar. Oysa İsa hem geçmişte yaşadığı dönemde hem de Mucizeler Kursu’nun metninde paranın bir hiç olduğunu ve insanın para ile Tanrı arasında seçim yapmak zorunda olduğunu vurguladı. Bu nedenle ben de evrenin çekim yasasına göre parayı ve zenginlik enerjisini çekmek gibi sloganların ne denli saçma olduğunu vurgulamaktan vazgeçemedim onca yıldır. Fakat insanın gündelik yaşamında paranın bir yeri olduğundan onu hiçe saymak ve onun uğruna her türlü şaklabanlığı yapmak çoğu ruhsal yolcunun pek işine geliyor. Evet; para kazanmamız gerekiyor. Sorumluklarımız var, ödemelerimiz ve maddi yükümüz var ancak bu sorumluluğu masallar anlatarak ve insanları kurtuluş yalanları ile kandırarak yerine getirmenin pek hoş “karmalara” yol açtığını düşünmüyorum.
Bedeni ve fonksiyonları “kendisiyle” karıştıran ve beden yolunun yöntemleri ile uyduruk bir hakikate ulaşmaya çalışan birine ne demeli? Hiçbir şey. Yanılgılı zihin pişene dek yanılgının içinden geçecektir. Bugün birinin çok sevdiği yogası belki bugün belki yarın artık sadece bir beden eğitimi olmaya başladığında ve bedeni zımba gibi kaslanırken ve esnekleşirken zihninin hala karanlığın içinde mutsuz olduğunu fark edene kadar yogayı araç yerine amaç yapacaktır. Bu aynı şekilde nefes, meditasyon ve benzeri yöntemler için de geçerli. Ne zaman bir araç amaca dönüşürse o yol çıkmaza götürür.
Tam bir aydınlanmaya ulaştıktan sonra o durumda kalanların sayısı çok azdır. Örneğin Ramana Mahrshi onlardan biridir.
Maharshi’nin durumundaki mucize, Öz’ün tekrar örtülmesi ve bilincinin egonun eğilimlerine yenilmemesiydi. Maharshi 16 yaşında aydınlanma deneyimine nail olduktan sonra tekrar düşmedi ve tek olan Öz farkındalığında kaldı.
Maharshi, aydınlandıktan sonra birkaç hafta ailesiyle birlikte kaldı ve tüm dış değerlerin onun için anlamını yitirmiş olmasına rağmen, dışa karşı bir okul çocuğunun rolünü oynadı. Artık ne yediğine dikkat ediyordu ne de dış dünya ile ilgileniyordu. Kendisine sunulan her şeyi kayıtsızca kabul ediyordu. Artık kendini savunmuyor ve hiçbir şeye başkaldırmıyordu. Kendindeki çocuksu faaliyetleriyle ilgilenmiyordu. Elinden geldiğince şartlara uyum sağlıyor ve yeni bilinç durumunu saklıyordu, ancak büyükleri onun öğrenmeye ve dünyevi faaliyetlere olan ilgi eksikliğini fark ettiler ve bu duruma kızdılar. Ancak Ramana onların tepkilerini umursamadı ve nihayetinde herkesi terk ederek kutsal dağın eteklerine yerleşti ve ölümüne dek orada kaldı.
Onun gibi olanlar örneğin Buda ve İsa’dır. Günümüzde o durumda olan tek bir usta ben bilmiyorum. Belki aranızda bilenler vardır. Bu konuda paylaşımlarınızı facebook sayfamızda yapabilirsiniz.
Bengü Aydoğdu