Hindistan’da farklı spiritüel öğretileri ve farklı yolları temsil eden birçok kutsal yer bulunur. Eteklerinde Tiruvannamalai şehri bulunan kutsal dağ Arunachala, kendini keşfetmenin doğrudan yolunun merkezi olduğu için hepsinin en yükseğidir. İnanışa göre Arunachala, Shiva’nın her zaman bir siddha (ulvi biri) olarak yaşadığı gizli ve kutsal kalbinin merkezidir. Orada herhangi bir etten öğretmenin veya ustanın rehberliği ya da fiziksel temasın zorunluluğu gerekli değildir. Orada “Kutsal Sessiz Boşluk” öğretir. Kursun terimleriyle o sessiz boşluğa Kutsal Ruh diyoruz. Bu sessiz öğreti doğrudan kalbe konuşur tıpkı İsa’nın yazdırdığı Mucizeler Kursu gibi. Bu nedenle Mucizeler Kursu tek başımıza uygulayabileceğimiz bir araçtır. Onu uygulamak için hiçbir kişiye veya gruba ihtiyacımız yok. Aksini anlatan kişi kursun içinde yazılanı yalanlamış olur. Bizim tek bir doğru rehberimiz vardır: O da Kutsal Ruh’tur. Bazı “gurular” veya “Tanrı öğretmenleri” yol göstericilik yapabilirler ama araç olan kendi kişiliklerini Kutsal Ruh’un yerine koyduklarında izleyenleri yanlış yola yönlendirirler. Mucizeler Kursu’nun derslere giriş bölümünde şöyle yazar:
“Mucizeler Kursu’nun metin kitabı tarafından oluşturulan teorik temel, diğer şeylerin yanı sıra, bu çalışma kitabındaki derslere anlam kazandırmak için bir arka plan olarak gereklidir. Amacı ulaşılabilir kılan derslerdir. Eğitimsiz bir zihin hiçbir şey yapamaz. Bu derslerin amacı, zihni bu kursun sürekli olarak yerleştirdiği işaret direkleri boyunca düşünmek için eğitmektir.”
Öğretmenler için El Kitabında şu cümleyi okuruz:
“Bu kursun düşünce şeklini tamamen tersine çevirmeyi amaçladığı yeterince vurgulanamaz.”
Metin kitabının 9.IV.29. bölümünde İsa şöyle diyor:
“Bu kurs bir eylem rehberidir. O sana doğrudan ve basitçe bir öğrenim durumu sağlar ve sana ne yapacağını söyleyen bir rehber eline verir. Onu yaparsan işe yaradığını göreceksin. Sonuçlar kelimelerden daha inandırıcıdır. Onlar sözlerin doğru olduğuna dair seni ikna edeceklerdir. Doğru rehberi takip edersen, tüm derslerin en basitini öğrenmiş olacaksın: Onları meyvelerinden tanıyacaksınız ve onlar da kendilerini bilecekler.”
Ramana Maharshi, aydınlandıktan sonra evdeki büyüklerinin onun kayıtsızlığına kızdıklarından dolayı bir gün evini gizlice terk etti ve Tiruvannamalai’ye gitti. Elli yıldan fazla bir süre orada yaşadı, Hindistan’dan ve yurtdışından, Doğu’dan ve Batı’dan kendisine gelen herkese kendi kendini bulma, özünü keşfetme yolunu öğretti. Etrafına bir aşram inşa edildi. Venkataraman adı Ramana olarak kısaltıldı ve geleneksel olarak yeni bir manevi yolu açan birine verilen bir unvan olan “büyük bilge” (Maha rishi) anlamına gelen “Maharshi” eklendi adına. Ama onu takip edenler onu “Bhagavan” olarak adlandırdı. Bhagavan, kendini gerçekleştirme, Atman, Mutlak, Ruh, her şeyin Öz’ü ile sürekli ve bilinçli farkındalığına sahip birine denir. Bu, İsa Mesih’in “Ben ve Babam biriz” derken ifade ettiği veya Hallac Mansur’un “En-el Hak” diye haykırdığı durumla aynıdır. Böyle birine Hindistan’da “Tanrı” anlamına gelen “Bhagavan” denir.
Böyle kendini gerçekleştirmiş birini bulduğunda sevin ve onu takip et ama sahnelere çıkıp, seminerleri için giriş paraları alan ve aydınlanmayı öğrettiğini iddia eden kişilere şüpheyle bak.
Bengü Aydoğdu