Genel

Görmemezlikten gelen sessizlik sanatı

Dünya her zamanki gibi dönerken yaşamlarımız günden güne hızlanıyor. Daha iyi, daha başarılı, daha güzel, daha verimli, daha zengin, daha ünlü, daha daha daha diye diye hep bir şeylerin peşinde koşuyoruz. Ben açıkçası bu tür bir yaşam biçimine elveda diyeli epey oldu ama etrafımdaki insanların hemen hemen hepsi bu koşunun içindeler. İnsanların dünyada inşa ettikleri kolektif ve bireysel yaşam biçimleri egonun yaşam biçimleridir. Buna şaşırmayalım çünkü ikiliksizlik varlık ilkesine göre dünyaya doğmamız bile başlı başına bir hata, bir yanılgı, bir ego senaryosunun yeni bir bölümü.

Fakat bu ego kıskacından kurtulmanın yolunu da Kutsal Ruh’umuz doğumumuzla beraber dünyaya yansıtır. İllüzyoner bir zaman çizelgesi içinde kimimiz bu yaşamda kimimiz daha sonraki yaşamlarında er ya geç Kutsal Ruh’un rehberliğine sığınacak ve dünyayı bırakmayı öğrenecek. Dünyayı bırakmayı öğrenmek ne demektir? Bana ne dünyadan diyerek bir köşeye çekilmek ve ölümü beklemek mi?

Kesinlikle değil. Çünkü, burada, yani dünyada bedenler içinde olduğumuza göre yapılacak bir işimiz var: kurtuluş işi. Fakat bu işimiz egonun tanımladığı kurtuluşun tam tersidir. Burada sükûneti, yavaşlamayı ve bencil istek ve beklentilerden arınmayı öğrenmemiz gerekiyor, daha başarılı olmayı ve dünyada kalmayı başaran biri olmayı değil. Özellikle ilişkilerimizi egonun esaretinden kurtarmamız gerekiyor çünkü tüm ilişkilerimiz ego odaklı, beklentilerle dolu ilişkilerdir.

İlişkilerimizi egodan arındırmayı öğrenmek için ruhani bir yola, yönteme, dine veya öğretiye ihtiyacımız var çünkü dünya öğretilerinde bu tür bilgiler yoktur, aksine, bu tür bilgilere alayla veya küçümseyerek bakılır. Oysa insanlığın neredeyse tümü herhangi bir şekilde bir dine, bir inanca, bir felsefi bakışa bağlıdır. Budizm, Hinduizm, Hıristiyanlık, Müslümanlık, Musevilik, Stoacılık, Epikürcülük, Taoculuk gibi sayısız ruhani yolların müşterek bir hedefi vardır. Ona Budistler upekkha, Müslümanlar aslama, Museviler hishtavut, Hindular samatvam, antik Yunan filozofları euthymia ve hesychia, Epikürcüler ataraxia, Hristiyanlar aequanimitas der. Bu kelimelerin İngilizcesi stillness, Almancası Stille veya Ruhe diye çevrilir. Türkçede sessizlik diyebiliriz fakat bu yetersiz kalır. Sadece sessizlikten ziyade bir göz ardı etme, aldırmama da içerir örneğin upekkha sözcüğü. Bu tıpkı Mucizeler Kursu’nda İsa’nın “kardeşinin hatasını görmemezlikten gel” demesine eşittir.

Dünyada iç huzura, sükûnete veya her şeyi geride bırakan bir sessizliğe ulaşmamız için sadece bazen değil sürekli dünya ile kendimiz arasına bir mesafe koymalıyız. Ne pahasına olursa olsun. İşte bu “ne pahasına olursa olsun” çoğumuzun dünyaya bağlı kalmasının sebebidir çünkü bu durumda kayıplarımızın büyük olacağına inanırız. Mal, mülk, ilişkiler, ün, şan, şeref, makam, iktidar, güç, toplumsal statü gibi saymakla bitmeyen insani ihtiyaçlar ve arzular sıralayabiliriz uğruna insanlığın öldürmeyi bile göz aldığı. Egonun bakış açısında bu kayıplar gerçekten büyüktür. Sürekli herkesle bir rekabet içinde olan ego kendi bencil emelleri için taraftarlar ve ortaklar ararken, yoluna engel gibi görünen her şeye ve herkese karşı açık savaş ilan eder. Dünya bu nedenle tam manasıyla bir savaş alanıdır. Ara sıra oluşan ateşkesleri barış olarak tanımlamak oldukça aptalca bir tutumdur çünkü ego için barış asla mümkün olamaz. Ego, bir başkasının kayıplarından kazanır, bir başkasının acısından mutlu olur, bir başkasının muhtaçlığının üzerinden iktidar kurar. İyi gibi görünen egolar dahi kendi iyiliklerinin karşılığını beklerler, istediklerini alamazlarsa küserler veya savaş ilan ederler. İşte böyle delice dönen bir dünyada ve insanlık toplumunda dünya değerleriyle başarılı olmanın ne denli anlamlı olduğunu gerçekten sorgulamak gerekir.

Hedefimiz her şeyi göz ardı eden bir sessizlikse, o zaman her şeyi kelimenin tam anlamıyla “göz ardı” etmeliyiz. Bunun arası yok. Ya biri ya diğeri doğrudur. Yanlışın içinde biraz doğru, doğrunun içinde biraz yanlış egonun ruhani kaftan giymiş yalanlarından başka bir şey değildir.

Bengü Aydoğdu