Manevi dünya, bildiğimiz maddi dünyadan çok daha büyük, daha katmanlıdır ve birbirleriyle iç içedir. Ruhani arayışa başlayan, varlığını tam olarak geliştirmek isteyen kişi, genelde içindeki maneviyatın onu doğru yola götüreceğine, sadece kendi iç sesini dinlemenin yeterli olacağına inanır. Bazılarımız için bu doğru olabilir, ancak çoğumuz için bu geçerli değil. Neden? Çünkü çoğumuzun bilincin derinliklerine dalma yeteneği, farkındalığı ve algı düzeyi henüz küçük bir çocuğunki gibi az gelişmiştir ve seçimleri yanlışa götürür. İsa bunu Mucizeler Kursu’nda açıkça ifade eder:
“Hazır değilsiniz ve bu anlamda küçük çocuklarsınız. Gerçek bir kendini koruma duyusuna sahip değilsiniz ve muhtemelen sizi en çok yaralayan şeye ihtiyaç duymayı seçeceksiniz.”
(Mucizeler Kursu OE, 4.III.29.-Çeviri: Bengü Aydoğdu)
Bu nedenle, yolumuzda bize ışık tutabilecek, destek verebilecek öğretmenler, ustalar ararız. Birçok manevi yolun ustası, gurusu, rehberi, öğretmeni, koçu var. Her ustanın kendine göre metotları, öğretileri ve araçları mevcut. Yazgı gereği her öğrenci kendine tahsis edilen yolu da ustayı vakti gelince bulur. Mucizeler Kursu’nu bu tür “guru odaklı” yollardan ayıran en önemli özelliği, dışarıda bir guruya ihtiyaç sunmamasıdır. Öğrenci, eline aldığı Mucizeler Kursu kitabını gerçekten ciddiyetle ve istikrarla, bahanelere ve mazeretlere sığınmadan okuyup uyguladığında en yetkin öğretmenine ulaşması için hiçbir engel yoktur. Kimdir bu en yetkin öğretmen? Kursun dilinde Kutsal Ruh’tur. Kutsal Ruh bir kavramdır, bir semboldür. Simgelediği şey Tanrı’nın Sesidir, bizim içimizdeki kutsal ruhumuzdur; egonun yanı sıra içimizde taşıdığımız tanrısal kıvılcımın sesidir. İşte bu iç sesi duymamızı sağlar Mucizeler Kursu. Benim açımdan, benim için en uygun, en radikal, en kestirme, en hızlı, en etkili yoldur çünkü benim kişilik yapımda ve zihinsel boyutumda ne bir guruya tahammülüm var ne de uzun soluklu metotlara. Bu nedenle benim gibi koyu ateist ve radikal asi birine ancak böyle bir metot yol olabilirdi. Helen zamanında bu kursun sadece bir avuç insan için yazıldığını söylemiş. İyi ki yanılmış. Fakat bir olguda haklı: kurs, ciddiyetsiz öğrencilere hiçbir şey veremez çünkü kursun yolunu yürümek için gerçekten başlangıçta büyük bir gayret gerekir. Başlangıçta karşımıza çıkan içsel dirençler o denli büyüktür ki, birçok öğrenci yarı yolda kalır veya kestirme ararken yanlış öğretmenlerin tuzağına düşer. Bu şekilde kursu yaptığını sanarak aslında yerinde sayıp sadece egosunu spritüelleştirmiştir.
Geçmiş zamanda şahsen tanımadığım bir kurs öğrencisinin sorusu bu durumu acıklı bir şekilde kanıtlar. Öğrenci bir kurs seminerine katılmış ve bir yıl boyunca dersleri uygulamış. O zamanlar kursun resmi Türkçe çevirisi henüz yoktu ve bazı kişiler kursun sadece dersler bölümünü çevirip ilgililere satıyorlardı. Bu öğrenci baya bir para yatırıp dersleri tamamladıktan sonra bana bir mesaj yolladı. Sorusu şuydu:
“Kursu tamamladım ve Tanrı öğretmeni olarak sertifika aldım. İşe nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Kurs öğretmenim bana bir şey söylemedi. Siz acaba bana yardımcı olabilir misiniz? Nasıl Tanrı öğretmenliği yapabilirim?”
Bu satırları okurken derin bir nefes aldım çünkü egomun öfkelendiğini hissettim o an. Akbabalar gibi naif manevi yolculara bu tür yaklaşımlar sergileyen şarlatanların oldukça büyük piyasasının olmasına sinirlenmiştim. Hadsizler, diye geçirdim aklımdan ve öğrenciye dürüst bir cevap yazdım. Umarım kişi bugün ilerlemiştir manevi yolunda.
Egomuzu hafife almayalım. O gerçek değildir fakat bu dünyada olduğunu sanan bizler için bir tek o gerçektir. Bu yanılgı yüzünden buradayız ve özümüzü inkâr etmekte ısrarcıyız. Çıkış yolumuz var fakat onu seçmek bizim irademizde. İlle guru, öğretmen veya rehber istiyorsan seçimlerine iyi bak, sağduyu eleğini kullan ve sana rehberlik yapacak kişiyi iyi tart. İşin içine para girince kardeşlerin bile düşman olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Maneviyatı parayla satıp, sana sertifika veren birini ben şahsen rehber yapmam. Onun odağı bana yardım etmek, ışığa hizmet veya kurtulaşa yatırım değil, basbaya gündelik yaşamının konforudur. Bu, iyi bir tohumu toprağa değil taşa atmaya benzer. Taşın üstünde tohumun filizleneceğini sanmak en iyi şartta naiflik en kötü şartta art niyettir çünkü kişi öğretmeninin yolundan gitmeyi hedeflemiştir. Hedef nedir? Para kazanma imkanı yaratmak. Her öğrenci öğretmeni gibi, öğrendiği şekilde öğretir. Bu bir işleyiş yasasıdır. Şarlatandan ders alanın şarlatan gibi öğreteceği kesin olduğu gibi İsa gibi öğretmeyi öğrenenin de İsa gibi öğreteceği kesindir.
Carpe diem… Zamanımızı doğru harcamak bizim elimizde.